MENU
  • MİZAH
  • ÖZEL HABER
  • RAMAZAN
  • BAYRAM
  • DİYANET
  • SİYASET
  • DUYURU
  • DİNİ BİLGİLER
  • BELDE
  • ORTAKÖY
  • TRAFİK
  • ASAYİŞ
  • AĞAÇÖREN
  • TANITIM
  • YEREL
  • EMNİYET
  • SARIYAHŞİ
  • KÜLTÜR SANAT
  • VALİLİK
  • ESKİL
  • GÜLAĞAÇ
  • TSK
  • TEKNOLOJİ
  • GÜZELYURT
  • BELEDİYE
  • SEÇİM
  • KADIN
  • ANNE-ÇOCUK
  • ARAŞTIRMA
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • ETKİNLİK TAKVİMİ
  • RÖPORTAJLAR
  • GAZETE MANŞETLERİ
  • TAZİYELER
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • İLETİŞİM
  • Foto Galeri
  • Web TV
  • Yazarlar
  • Anketler
  • Nöbetçi Eczaneler
Aksaray Meydan Sondakika Haberleri
DOLAR32.8966
EURO35.3058
GR ALTIN2462.8
ÇEYREK4052.3
Aksaray
Aksaray Meydan Sondakika Haberleri
Aksaray Meydan Sondakika Haberleri
  • GÜNDEM
  • AKSARAY
  • EMLAK
  • OTOMOBİL
  • EKONOMİ
  • EĞİTİM
  • SPOR
  • SAĞLIK
  • DÜNYA
  • 3. SAYFA
Kapat

Ulu Cami Ve Mühr-İ Süleyman

Ana SayfaAksarayUlu Cami Ve Mühr-İ Süleyman
Ulu Cami Ve Mühr-İ Süleyman

Aksaray Ulu Camii Kemertaşında bir Türk yıldızıAksaray Ulu Camii mimarisinde ve süslemelerinde bulunan beş köşeli yıldız motifleri Süleyman Mührü, Davud Yıldızı ya da Türk Yıldızı isimleriyle de anılmaktadır. Peki bu motifler ne zamandan beridir caminin duvarlarını süslemekte ve ne anlama gelmektedir biliyor muyuz?

18 November, 2019, Monday 12:13
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Abone ol

Ulu camii, mimari özellikleriyle ve süslemeleriyle Sanat Tarihçilerinin ve tarih meraklılarının hep ilgi odağı olmuştur. Üzerine birçok yazılar yazılmış ve dünyanın her bir köşesinden milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamış olan Aksaray Ulu Camii bu günlerde iç kısmında birkaç yerde taşlara kazınmış altı köşeli yıldız-Davut Yıldızı ya da Mühr-i Süleyman olarak bilinen sembolle anılıyor. Bu sembollerin ne zaman yapıldığı ise bilinmiyor. Öğrenmek mümkün ancak uzun ve masraflı bir süreç gerektiriyor, peki bunu öğrenmenin bize bir faydası olur mu?, tartışılır. İşte biz de bunun için bu yazıyı hazırladık.

Öncelikle Aksaray Ulu Camiinin tarihine ve mimari yapısına kısaca bir bakalım. Yapım tarihi ile ilgili iki farklı bilgi bulunan camii, kimi kaynaklarda Sultan I. Mesud zamanında inşa edildiği ve II. Kılıçarslan devrinde onarıldığı bilgisi yer alsa da, kitabesinde “Caminin yapımı ve yenilenmesini Alaeddin Bey’in oğlu Sultan Mehmed 811 yılında emretti” yazmaktadır ki bu miladi olarak 1408-1409 yıllarına tekabül eder. Yine Camiinin Mimar Firuz Bey’e yaptırıldığı bilgisi yer almaktadır. Osmanlı kaynaklarında Caminin ismi Karamanoğlu Mehmed Bey Camii olarak geçmektedir.

Selçuklu dönemi ahşap işçiliğinin en mükemmel özelliklerini taşıyan minber, Nüştekin’ül Cemali adlı dönemin en meşhur sedef kakma ve ahşap oyma ustası tarafından yapılmıştır. Cami sergisi olarak Selçuklular ve ilk Osmanlı dönemine ait halılar da Aksaray Müzesinde sergilenmektedir.

Batı ve kuzey cephelerinde birer girişi bulunan caminin ana girişi havuza bakan batı cephesinde bulunuyor. Bu cephe ve ortasında bulunan gösterişli taç kapı, bezemeleriyle diğerinden farklıdır. Duvarları dıştan payandalarla desteklenen caminin iç mekânı ibadet nizamına göre enlemesine dikdörtgen plânlı ve beş sahınlı olarak tasarlanmış. Birbirine kemerlerle bağlı sütunların ayırdığı bölümler çapraz tonozlarla örtülmüş. Kadınlar mahfili olarak kullanılan ikinci kattaki bölümler de yine tonozlarla kapatılmış. Caminin ikinci katında ilginç bir tasarım mevcut. Kuzey giriş kapısı üzerine denk gelen ikinci kat tavanına, dışarıdan gelen yabancı sesi süzmek, içerideki sesin de dağılmasını önlemek amacıyla yukarıdan sarkan mukarnaslı bir sistem yapılmış. Günümüzde televizyon, radyo stüdyolarında ve ses yalıtım odalarında kullanılan kabartmalı uygulamalar, buradaki taştan yapılmış dev bir arı peteğini andıran kabartmalı düzeneğin benzeridir. Bu akustik düzenek yüzyıllar önce Aksaray Ulu Camii'nde uygulanmış.

Kareye yakın dikdörtgen bir plana sahip olan camii 1482-1483 yıllarında Karamanoğlu Mehmed Bey’in oğlu İbrahim Bey tarafından tadilattan geçirilmiştir. Harim kısmı kuzey-güney istikametindedir. Mihrabın ön kısmına geçişte ünlü “Türk Üçgeni” ile yapılmış.

Kesme taş ve ahşaptan inşa edilen Aksaray Ulu Cami, 1706, 1883, 1901, 1925 ve 1980 yıllarında onarımdan geçmiş.

Tarih yağmacılarının da hedefinde olan caminin halıları değil sadece abanozdan yapılmış eşsiz süslemelerle bezenmiş minberinin kapı kanatları bile çalınarak yurt dışına kaçırılmış.

Farklı dönemlerde tadilatlardan geçen Aksaray Ulu camii yapıldığı dönemdeki mimari özelliklerini korumakla birlikte muhtemeldir ki kısmen de olsa tarihi süreçte bazı değişimlere uğramış olabilir. Bu tabii bir durumdur, farklı medeniyet ve kültürlerin paylaştığı ortak bir alanda elbette değişimler kaçınılmaz. Özellikle bu değişim konusunun iyi anlaşılması gerekir. Her ustanın, mimarın kendine has teknikleri ve ifade biçimi olduğu gibi yaşadığı dönemin kendine ait teknik ve imkanları da birbirinden farklıdır. Defalarca tadilat geçiren bir yapıyı her seferinde yeniden onarırken kaybolan, kırılan, yıpranan, yıkılan, sökülen hatta çalınan kısımlarına ait malzemenin temini ya da tekniğin tekrarı mümkün olmayabilir ve daha birçok husus bunu anlaşılır kılabilir. Semboller ise farklı bir konudur. Semboller, medeniyetlerin ortak mirasıdır. İnanç ve düşüncelerin dışa vurumu olarak her medeniyet yaptığı eserlerde bu sembolleri kullanarak güne ve geleceğe mesajlar bırakmıştır.

Bu yazımızın konusunu oluşturan Mühr-i Süleyman, Davut Yıldızı, Türk Üçgeni olarak da bilinen beş köşeli (pentagram) bazen de altı köşeli (heksagram) yıldız hem Aksaray Ulu Camide hem de birçok medeniyete ait eserlerde karşımıza çıkmaktadır. Peki nedir bu sembol, kime aittir?

Birinin tabanının diğerinin tepesine geçirildiği iki eşkenar üçgenden oluşan sembol Müslümanlarca “Süleyman Mührü”, Yahudi ve Hristiyanlarca da “Davut Yıldızı” olarak anılır. Kadim Hind’de yaratıcı Vişnu üçgeniyle yok edici Şiva üçgeninin iç içe geçmiş şekli olarak yorumlanırken, Hermetik gelenekte makrokozmosu temsil eder. Sembol, İslâm öncesi Doğu kültürlerinde madde ile mâna, iyi ile kötü, güzel ile çirkin, Tanrı ve kaos, derun ve mâsivâ, kadın ve erkek gibi zıtlıkları temsil etmiştir.

Altı köşeli yıldız ise Helen, Roma, İbrânî, Asur, Sümer, Bizans gibi eski medeniyetlerden günümüze ulaşan eşya ve eserler üzerinde göze çarparken eski Türkler’in on iki hayvanlı Türk takviminde bir sembol olarak karşımıza çıkar. Mitolojik zamanlardan itibaren bereket ve güç sembolü olarak algılanmış, putperest toplumlarda kutsal kabul edilmiş, tarih boyunca pek çok millet ve kültür tarafından kullanılmış, üretilmiş, bulundurulmuş ve taşınmıştır. Ona atfedilen anlam da bu sebeple her devirde değişmiştir. Altı yönünün insanın yüzünü, matematikte ilk mükemmel sayıyı, dünyanın altı günde yaratılmasını, bereket ve bolluğu sembolize ettiği, insanı şer güçlerden koruyan tılsım olduğu gibi fikirler de öne sürülmüştür.

Yıldız motifinin Süleyman’ın mührü ile (hatam Şlomo) ilişkilendirilmesi de pratik Kabala’ya dayanır. Talmud’da yer alan bir pasaj, iyi ve kötü ruhları kontrol etmesi için Kral Süleyman’a verilen sihirli yüzük üzerinde Tanrı’nın en kutsal ismi kabul edilen dört harfli YHVH isminin (Tetragrammaton) işlenmiş olduğundan bahsedilir (Gittin 68a-b). Süleyman’ın mührüne izâfeten oluşturulan, büyü veya tılsım özelliğine sahip Ortaçağ yahudi yüzüklerinde ise Tanrı’nın ismi yerine altı köşeli (heksagram), bazan da beş köşeli (pentagram) yıldız işlemesi kullanılmıştır.

Alman Yahudileri arasında ve Sabataycı çevrelerde mesîhî sembol olarak besimsenen altı köşeli yıldız ilk defa Prag yahudi cemaati tarafından millî sembol olarak flama üzerine uygulanmış (XIV. yüzyıl), sonraki dönemlerde diğer yahudi cemaatlerinin sancak ve flamalarına da işlenmiş, Prag dışında İtalya ve Hollanda Yahudilerine ait neşriyatta amblem işlevi görmüş, sinagog tezyininde ve mezar taşlarında sıkça kullanılmıştır (XVII-XVIII. Yüzyıllar). XIX. yüzyıldan itibaren yahudi mistik geleneğinin, bazı yahudi cemaatlerinin ve sinagogların dar alanından çıkıp yahudi toplumunun tamamına mal edilmiştir. Önce Theodor Herzl’in siyonist hareketinin, daha sonra modern İsrail Devleti’nin bayrağının amblemi olarak seküler bir boyut kazanan bu motif, günümüzde şans getirici muska özelliğinin yanı sıra daha ziyade modern yahudi kimliğinin evrensel sembolü diye bilinmektedir.

Mühr-i Süleyman İslâm inancında, “Kıyametten önce yer altından elinde Süleyman’ın mührü ve Mûsâ’nın asâsı olduğu halde bir dâbbe çıkacak ve asâsıyla Müslümanların yüzünü aydınlatacak, mührüyle kâfirlerin yüzünü mühürleyecektir” meâlindeki hadis dolayısıyla girmiş (Müsned, II, 259; İbn Mâce, “Fiten”, 31), İsrâiliyat’tan beslenerek ayrıntılı biçimde işlenmiştir.

Bir sembol olması bakımından mühr-i Süleyman, yahudi ve mason ustaların eserlerinde olduğu kadar İslâm tezyinî sanatlarının metal, ahşap, mimari, dokuma gibi pek çok dalında nakış amaçlı kullanılmıştır. Mühr-i Süleyman’a özellikle yapı süslemelerinin göbek motifi olarak sıkça rastlanır. Bulunduğu yere şeytanın giremediğine dair halk inancından dolayı taş, ağaç, cam, kâğıt gibi yüzeylerde merkezî motif olarak kullanılmıştır. Yine bu inançla cami, tekke gibi mekânların kubbe veya tavan nakışlarında, kapı kanatları yahut medhal sövelerinde mühr-i Süleyman desenleri bulunur. Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve İlhanlılar’ın eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit taşlarında yer almıştır. Osmanlılar’da ise başta hamam kubbe delikleri olmak üzere mezar taşları, cami tezyinatları, anıtlar ve kemer kilit taşlarıyla çini, seramik gibi mimariyi ilgilendiren hususlarda şeytanı uzaklaştırmak amacıyla; mutfak eşyalarında, çeşmelerde, sebillerde, tas, tepsi ve tabaklarda zehirlenmeye karşı tılsım niyetine; serpuş, tolga başlıklarda güç sembolü; giyim eşyaları ve takılarda hırz ve vefk olarak yüzyıllarca kullanılmıştır. Barbaros Hayreddin Paşa’nın rüzgâra hükmedebilmek için sancağına mühr-i Süleyman motifi nakşettirmesi bu gelenekten kaynaklanır. Devlet fikri ve hükümet etme yetkisi ilk defa Hz. Süleyman’da kemale erdiği için ona bunu sağlayan mühür de aynı güç ve kudreti temsil eder. Bu sebeple mühr-i Süleyman her şeyden evvel devlet olmanın ve hükmetmenin sembolüdür. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isteyenler TDV Ansiklopedisinde İskender Pala’nın Mühr-i Süleyman ile ilgili makalesini okuyabilirler.

Rıza Zelyut ‘Davut Yıldızı mı Türk Yıldızı mı?’ başlıklı yazısında beş köşeli yıldızdan bahsederken, “ O yıldızı, Anadolu’da ilk kurulan Türk devleti olan Danişmendlilerin başkenti Niksar’da, Danişmendli Türk mezarlığında görüyoruz. Ortalama 900 yıllık...

O yıldızı Torosların tepesinde, Almalı- Tekkeköy’deki Abdal Musa Dergâhı’nın eski kapısının kaşında görüyoruz. 700 yıllık... Buralar Yahudilerin hiç bulunmadığı yerler.Bu yıldızın Yahudi yıldızı ile hiçbir bağı bulunmamaktadır. Bayrağımızdaki 5 dallı yıldız gibi mezar taşlarında, kapılarda, kutsal alanlarda karşımıza çıkan 6 dallı yıldız da Güneş’i anlatmaktadır ve Türklere özgüdür.” Diyerek Türk-İslam eserlerinde kullanılan bu sembolün tamamen Türklere özgü bir anlam taşıdığını ifade etmektedir.

Beş köşeli yıldız sembolü tarihin bilinen en eski medeniyetlerinden günümüze kadar birçok millet ve topluluk tarafından farklı anlamlar taşısa da ortak bir kullanıma sahiptir. Tek bir millete hasredilemeyeceği gibi tek bir manaya da yorulamaz. İnsanlık tarihinin pek çok hususta olduğu gibi ortak miraslarındandır.

Aksaray Ulu camiinin tarihini ve tarihin sembol dilini bir araya getirdiğimizde Davud Yıldızı, Süleyman Mührü, Türk Yıldızı ya da beş köşeli yıldız sembolünün caminin mimarisinde ve süslemelerinde inşaasından itibaren var olduğunu düşünmemek mümkün değil. Haber\Foto: Ömer SEVGİ

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!

AKSARAY

Aksaray halkı kararını sandıkta verdi

Aksaray Milletvekili oy dağılımı

Sahipsiz olduğu iddia edilen köpek, çocuğa saldırdı

Halk, üst geçit istiyor!

Aksaray Meydan Sondakika Haberleri
KünyeGizlilik PolitikasıRSSSitemapSitene EkleArşivİletişim
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDINYOUTUBE

Aksaray Meydan 2020 | Yazılım: Onemsoft

Haber GönderFirma Ekleİlan Ekle