15 Mayıs Cuma gününü Cumartesi gününe bağlayan gece: Receb-i Şerif ayının 27. Gecesi olup Mi’rac Gecesidir. Yüce Rabbimizin lütuf ve keremi ile pek şerefli ve mübarek olan bu geceyi idrak etmiş bulunuyoruz. Kudsiyetiyle gönüllerimize feyiz ve bereket bahşeden Mi’rac kandilini tekrar idrak etmenin sevinç ve mutluluğunu yaşamaktayız. Yüce Rabbimize sonsuz şükürler ve hamd ü senalar olsunki, Mi’rac Kandili Müslümanların, sınırsız af ve merhamet sahibi olan ALLAH’ü Teâlâ’ya sığınarak günahlardan arındıkları, ilahi lütuf ve bereketlere eriştikleri müstesna zaman dilimlerinden birisidir.
Mi’rac Gecesi, bütün İslâm âleminin mukaddes kabul edip ihya ettiği en mübarek gecelerden birisidir. Hiç şüphe yok ki vakitler aslında birbirine eşittir. Bir vakit diğer bir vakitten kendiliğinden üstün olamaz. Öyleyse bir vaktin diğer vakitlerden daha şerefli ve faziletli olması mutlaka o vakitte meydana gelen bir yüce işten ve mübarek bir olaydan kaynaklanmaktadır.
Mi’rac Gecesini, bu derece yücelten husus: Sevgili Peygamber (S.A.V.) Efendimizin en büyük mucizelerinden birisi olan İsra ve Mi’rac mucizesinin bu gecede gerçekleşmiş olmasıdır.
Cenâb-ı Hakk’ın, Sevgili Peygamber (S.A.V.) Efendimize en büyük ihsanı olan İsra ve Mi’rac hadisesi, Sevgili Peygamber (S.A.V.) Efendimizin Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicretlerinden 18 ay önce, Receb ayının 27. Gecesi vuku bulmuştu. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin büyük mû’cizelerinden biri olmak üzere, Cenâb-ı Hakk’ın, Sevgili Peygamber (S.A.V.) Efendimizi gecenin çok az bir kısmında Mekke-i Mükerreme’deki Mescid-i Haram’dan alıp Kudüs-ü Şerif’teki Mescid-i Aksa’ya kadar götürmesine “İsra” denir ki: “Kulu Muhammed’i, bir gece Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksa’ya kadar götüren ALLAH her türlü noksanlıklardan münezzehtir. O Mescid-i Aksa ki, biz O’nun etrafına feyz ve bereket verdik, etrafını mübarek kıldık. Bu gece yolculuğunu, O’na bizim kudret ve azametimize delâlet eden ayetlerimizden, nice şaşkınlık verici şeylerden bazısını gösterelim diye yaptırdık. Muhakkak ki O, evet sadece O, her şeyi hakkıyla işitci ve her şeyi de hakkıyla görücüdür.” âyet-i kerîmesi, sahih hadis-i şerif ve icma-ı ümmet ile sabittir. Bu sebeple inkarı küfrü gerektirir, yani bunu inkâr eden kafir olur.
Mescid-i Aksa’dan göklere, ordan da Cenâb-ı Hakk’ın dilediği a’lay-ı illiyyine çıkartılmasına “Mi’rac” denir ki, o da âyet-i kerîme, sahih-i hadis-i şerif ve icma-ı ümmet ile sabittir. Ancak Mi’racın tafsilatı meşhûr hadis-i şerif ile sabittir. Binaenaleyh Mi’racın aslını inkâr eden kâfir olur. Fakat tafsilatını inkâr eden bid’atçı olur. Yani şeriatın hükmüne muhalefet etmiş olur.
İsra ve Mi’rac hadisesi: Sevgili Peygamber (S.A.V.) Efendimiz uyanıkken, şahsı yani hem mübarek vücudu ve hem de ruhu ile olmuştur. Rüyada veya sadece ruhu ile olmamıştır. Eğer böyle olsaydı, Mekke müşrikleri ve hatta imanı zayıf bir kısım Müslümanlar tarafından inkâr edilmezdi.
Bu gece tüm ümmeti Müslümanların dualarını kabül eyler inşallah. Allah’a Emanet Olunuz.
Yorum Yazın